Advertisement 300 X 250

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Sahi Murat Batgi ne tarafa bakıyor?

Naziler ,kampa götürmek üzere doldurdukları Fransa Yahudilerine yolda sarkıntılık ederler.Ve Fransanın o “madam”ları gidecekleri yerde daha “rahat “yaşamak için onların sarkıntılıklarına göz yumar.hatta cesaretlendirmişler…Ve aynı trende Fransalı hayudi hayat kadınları kendilerine sarkıntılık eden Nazi askerlerine karşı koymuş ve kendilerini trenden atmışlar!

Yani koşullar insanın niyetini ve kişiliğini ortaya koymada önemli bir süreçtir.”madam”yada”fahişe”görünümünün hiçbir değeri yoktur.Kişiliğe,onuruna saldırı karşısındaki tavrından ibarettir her şey!

İnsanın güncel çıkarları onun kişiliğini belirliyorsa,bir kişilikten söz etmek mümkün değildir.Çünkü güncel çıkarlar manevi değerleri,duyguyu,bağlılığı,inancı lokma lokma tüketerek yürür.
Murat Batgi birkaç ay önce elinde basın metni ile İstanbul’da ki Kürt sanatçıları ile birlikte basın açıklaması yaparken okuduk.”trt6 Kültürel koruculuktur…”diye devam eden bir açıklama ile sanatçıların bu oyuna gelmeyeceğinden söz ediyordu!Ve Kürt sorunun çözümüne dönük samimi adımlar beklediğini ifade ediyordu.

Aynı Murat Batgi şimdi Trt6 ‘e program hazırlayıp hızını alamayıp,çıkarını sağlamlaştırmak için kültür bakanına kadar gitti!

Ne değişti acaba Batgi ‘nin hayatında da geçmişine ,arkadaşlarına ,yıllarca karşısına çıktığı halka sırtını döndü.Oysa Batgi’nin kendisi de sahnenin basit bir etik kuralını bilir ;Sahneden insana sırtını dönmemen gerek!Sana yüzünü dönmüş insanlara karşı basit bir kuraldır bu.Daha basit bir kural da vardır hayatta.Herkesin yüzünü döndüğü yer onun inancını belirler.Mesela yezidiler güneşe döner yüzünü.Kimisi dağlara döner yüzünü.Kimi özgürlüğe.Kimi paraya döner vs vs . Murat Batgi sahi ne tarafa bakıyor?Elini bir tarafa açarken ,yüzün neden diğer tarafta?

…………..

Kendisine ekmek uzatan ellerini kıranlar,kendisini ezen postalları yalarlar…der bir söz .Ekmeğimiz kurudur doğru.Ama Batgi’nin kendisi de iyi bilir ki,o ekmeğin piştiği ateş ocak ateşi değil!MKM sandalyeleri üzerinde baskın korkusu ile uyuduğu o yıllarda , şimdi yaşamayan kaç sanatçı arkadaşı son lokmasını Batgi ile paylaştı acaba?Bu sorunun cevabı Batgi’de.Ve o da biliyor ki ,o arkadaşları ölürken açtılar…

“kültürel soykırım” ın tetiğine senin parmak izini bulaştırmalarına izin verme.Çünkü o namludan çıkan kurşunda Apê Musa’nın kanı var.Ve şimdi yaşıyor olsaydı sana ne derdi bilmiyorum ama ,tahmin etmekte güç olmasa gerek!

Trt6 bu dönemim stratejik kurumudur.Bunu Batgi’de biliyor olmalı.Tabi eğer hala okuduğu o basın açıklamasının içeriği aklındaysa.Zira,bir insan kendini kandırmak istediğinde ondan daha büyük bir yalancı yoktur.. Diyecek çok fazla da bir şey yok .Son söz senin Batgi!Ya verdiğin sözleri hatırla ,ya hatırladığın sözleri tut.Yada yüzünü seni izleyenlere dön ,ki;Sahne arkadaşlarından Hogir var orada,Sarya var.Delila var.Uğur Kaymaz’ın hiç büyümeyecek resmi var orada…

Yada Kürtçe tüccarlığının pirim yaptığı o pazarda tezgahına dön yüzünü…Yani özcesi “Diyarbakırlı Hamlet” kadar bile olsa delikanlı ol

Ama acıda olsa senin için ,hatırlatmakta fayda görüyorum;O dolarların yeşilini ,vicdanına bir kefen gibi saramazsın.Tutmaz… Uyanıkken kaçsan bile ,düşlerinde yakana yapışacak.Ve işte o rüyalar da bu halkın sana bedduası olacak…

Der Baader Meinhof Komplex

Öğrenci lideri Rudi Duschke’yi hedef göstererek vurulmasından sorumlu tutulan Spinger yayınevini basıp yerle bir eden öğrencilerin eylem görüntüleri arasında ateşlerin ve küllerin içinde üstü yarı çıplak ‘Dresden… Hiroşima…Vietnam..’ diye tüm isyanını bağıran protestocu,hem o kuşağı,hem de Baader-Meinhof’u anlamamız için en iyi kare filmde..

Filmi izleyince içinizde bir şeyler kıpırdanıyor. İlk kanı dökenlere karşı, sadece protesto etmek yetmez, bize yönelirken iki defa düşünmeliler diyen RAF (Red Army Fraction- Kızıl Ordu Fraksiyonu) hareketini ortaya çıkma süreçleri ile vermeye çalışmış film bir nebze. Meinhof’un tabiriyle: Bir taş atılırsa bu cezalandırılması gereken bir şeydir, bin taş birden atılırsa bu politik bir eylemdir.’ Raf farkı işte tam burada devreye giriyor çağdaşlarından: ‘Protesto bana neyin yanlış geldiğini söylememdir. Direniş ise benim için yanlış olanın tekrar vuku bulmamasını sağlamaktır!’Cezaevinde verdikleri bir röportaj da yanlışı da tarihe geçecek bir şekilde açıklıyorlardı: ‘ Bu kez Hitler dönemindeki gibi faşizmin yayılmasına karşı seyirci kalmayacağız. Bu kez direneceğiz, tarihe karşı sorumluluk alıyoruz!’

Baader ve örgütü kimi çevrelerin iddia ettiğinin tersine politik hatta sosyalist örgütlülüklerin çabalarını bile yetersiz,eksik görecek kadar ideolojik ve pratik bir yaklaşımdı..Film daha önceki Baader filmlerinden bu yönüyle ayrılıyor,bunu vermekten çekinmemiş.Onların bir çete değil ideo-politik bir örgüt olduğu vurgusunu fazlasıyla yapıyor,ama aynı şeyin Raf’ın ikinci jeneresyonu için geçerli olmadığını da gözümüze sokuyor. Baader ve yoldaşlarının cezaevinde katledilmelerini tam bir intihar gibi göstermekle yetinmeyip ardıllarının da buna inandığını söylüyor. Filmi almanlar yapmış ne beklenirdi ki demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Baader kafasının arkasından tek kurşunla vurulmuşken bunu şüphe yaratacak şekilde intihar diye sunmakla kalmıyor, yüksek güvenlikli olarak tutuldukları yerde silah temin ettiğine inanmamızı istiyor. Baaderler’in öldürüldüklerinin aynı günü; onlara özgürlük istemek için kaçırılan uçağa Mogadişuda F.Almanya’nın GSG-9 kontur gerilla birliklerinin opresyon düzenleyip üç arkadaşlarını katledilmeleri Devlet’in artık sürekli yükselen hatta Almanya’nın sonbaharı olarak tarihe gecen süreci durdurmak için yok etme kararı aldığının en bariz kanıtıyken, filmin izleyicisini bu kadar küçümsemesi müthiş bir filmi ,yerle bir ediyor finalin de ne yazık ki!

Ürdün kamplarına Gerilla eğitimi almaya giden Raf üyelerinin Ortadoğu devrimci kültür ve yapısıyla farklılığını anlatmak için kampta alman devrimci kızlarını mini etekle gezdirmesi de az buçuk komik olmuş. Enternasyonalist yaklaşımlarının bu kadar sığ olmadığını düşündüğümüz bu arkadaşların oraya güneşlenmek için gitmediklerini düşünüyoruz.

Onca hararetli fikir tartışmaların, protesto gösterilerinin, eylemlerin paralelinde anlatılan Baader-Meinhof’u tüm kasıtlı yönlendirmelerine karşın yinede izlemenizi salık veririz. Çıkarılacak çok ders var. İyi seyirler.

Kadınların aslında demek istedikleri

Özellikle erkeklerin bu konuda çok fazla kafa patlatmasalar da , anlamakta sıkıntı çektiğini düşündüğüm sorunların başında gelen durum.

Kadınların aslında demek istedikleri….

….

Yani kadınların kullandıkları cümlelerin , aslında tam olarak demek istedikleri şeyi yansıtmadığı anlamını çıkarmak mümkün.

Peki devamlı olarak erkeklerin şikayet ettiiği ,kadınlarında yapmaktan vazgecemediği şey olan konuşmak eylemi , bunca yoğunken neden bu anlaşılamama meselesi.

Konuşmanın da anlatmanında bir adabı olmalı erkeklere göre , açıklayıcı olmalı kısa , net ve apaçık olmalı ki anlayabilsinler.

Çünkü erkekler bu kadar ince düşünmekten uğraşmaktan hoşlanmazlar belki.

Yada kadın ile erkeğin arasındaki en büyük farklılıklardan biridir.

Kafa yordukları konular çok başka …

Erkekler bütünle ilgili daha çok, ama ya kadınlar ; onlar bir ada kadar yalnızlaştırıyorlar kendilerini.

Biriyle ilk konuşmasında yada ilk görüşmesinde bu insanın onun hayatında nereye oturtulacagına o an karar verir kadınlar.

Bir nevi tüm yasamlarını o kişiye endekslerler.

Tatiller o kişiye göre ayarlanır , arkadaslar ve aile bile ikinci planda olur , öncelik sevdiği insandadır her zaman.

Bütün planlar ona uygun olarak programlanır.

Hayatlarına birini aldıklarında aslında o biri onların tüm hayatı olur

Erkeklerse bir kadınla sadece bir hayat kurarlar , kadınlar onların tüm yaşamı olmaz.

İlişkilerin başındaki o heyecan tutku ve aşka çok çabuk alışır kadın .

Çünkü zaten kadının hayattaki en büyük amacı belkide budur , en büyük en hayati ihtiyacıda budur.

Bir kadın herşeye sahip olabilir , güzelliğe paraya başarıya herşeye sahip olabilir , ama tüm bunları birinde anlamladırmak ister.

İşte ozaman hersey bir bütüne bürünür,kadınlar ilişkilerini kutsallaştırır.

Ve hep böyle gideceğini sanır , bunun aksini bile düşünmek istemez.

İlişkiler ilerledikçe yada evlilikle taçlandırıldıgında , başlayan monotonluğu ilk farkeden yine kadınlardır.

Yıllar önce karşılastıgım bir olay geliverdi aklıma .

Uzun zamandır bir bayandan hoşlanan arkadasım , bir gün cesaretini toplayıp kendisine açıldı.

Bayan şu an bir ilişki düşünmediğini ama arkadaslıklarının devam etmesini istediğini söyler.

Aradan gecen bir kac haftada kişi bir baska birine yakınlaşınca , bizim esas bayan küplere biner.

Nedeni ise adamcaza verdiği cevabının anlamının, açık kapı bırakmış olmasıymış ve sadece ısrar beklediğiymiş.

İlk başta saçma gelmişti ama sonradan anlayabildim


Kadın kendisi için emek verilmesini bekler.sevildiğini istendiğini hissetmek ister ısrar edilmesini bekler.

O hemen pes etmez , direnir , karşısındakinin de onun için mücadele etmesini bekler , onu sınar.

Birine sırtını dayayabilecek kadar güvenmek ister , sevildiğini yürekten hissetmek ister.

Bunu dile getirmek yerine başka yollara başvurur.

Bazen kıskanlıktan hoşlanmadıklarını söyler , ama yanındaki erkeği kıskandırmak için elinden geleni yapar

Çünkü çekiciliğini güzelliğini her zaman farkettirmek ister.

Kaybetme korkusu yaşatmak ister , ki karşısındaki adımlarını dikkatli atsın.

Evet demek ister ama bunu neredeyse hiç söylemez.

Ulaşılmazlık havası vermek ister , bu şekilde ilişkilerinin heyecanını koruyacagını sanır.

Çünkü aslında kaybetmekten hep korkar , ve bu yüzden hep güvensizdir..

Kadın sevgi doludur sevgisinde ve ilgisinde cömerttir.

Karşısındakini onun yerine düşünmek onun için boynunun borcudur , bundan yakınmak yerine aksine büyük haz duyar.

Kadın kalbiyle düşünür onunla hareket eder.

O bütün hayatını sevdiklerinin ayaklarına sermeye hazırdır.

Bu yüzden o insanın tek hamlesiyle hayatı darmadağın olabilir

Kadının belkide dayanamadıgı tek şey ilgisizliktir , artık sevilmiyor olma düşüncesidir.

Bu onu yalnızlaştırır , terk edilmişlik hissi gibidir .

Bunu anlatabilmek için kimi zaman asabileşip olmadık şeylerde kavga çıkarrır .

Bazen ağlama nöbetlerine tutulur

Yada suskunluğa bürünür , sizde neyin var diye sordugunuzda aslında alacagınız cevabı bilirsiniz.

-Yok bir şeyim.

Eğer hiç bir şeyin farkında değilseniz , siz onun için vurdum duymaz umursamaz biri olarak görünürsünüz.

Helede verdiği cevaba kanaat getirip , peki ozaman gibi cümleler kurarsanız işte ozaman yandınız demektir.

Bu onu dahada yalnızlaştırır dahada anlaşılmaz kılar.

Çünkü siz duymazsınız ama aslında kadın mutsuzlugunu haykırıyordur ve siz duymuyorsunuzdur.

Kadınlar duygularını direkt dile getirmezler .

İlişkilerinde samimi olsalarda düşündüklerini dile getirmekte her zaman şeffaf değillerdir..

Bir sorunları yada istekleri varsa , bunu dile getirmek, istemek yerine, karşısındakinin onu anlayabilmesini bekler.

Bu kadarını hakettiklerini düşünürler …

Evet belki kadınlar biraz anlaşılmaz olabilirler , ama bilinmelidir ki yakınmalar , duygulardaki kargaşaların sitemlerin ve mutsuzluğun ürünüdür.

Bunlar göz önüne alınıp düşünülürse eminim anlamakta çok zorluk çekilmeyecektir.

Tek istedikleri güven şefkat ve tutkuyla sevilmek , bundan şüpheye düşmeyecek kadar inanmak.

Yani kadınlar derki hep sev , çok sev , gerçekten sev ve bunu göster.