Advertisement 300 X 250

17 Temmuz 2009 Cuma

Gomgashtei Dar Aragh | Annemin Ülkesinin Şarkıları

Kim demiş Coen kardeşler Kurdistan’a gelmiyor.Coen biraderleri Kürt topraklarında gördüğümüz için Bahman Ghobadi ustaya teşekkürlerimizi bir borç biliyoruz.Türkiye’de ilk olarak , 22.uluslararası İstanbul film festivalin kapsamında 25 nisan 2003 te gösterilen ve yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olan Gomgashtei Dar Aragh (Annemin ülkesinin şarkıları), sinemasal gerçeklik akımının semalarında durarak,sadelikten ödün vermeden,Coen filmleri tadında çok güzel ve anlamlı bir yapım olmuş.


Başrollerini tümüyle amatör oyuncuların oynadığı film,kimilerince propagandatif olarak görülse de vermek istediğini veren bir film.Hem sinemanın asıl amaçlarından biri değil midir propaganda? Savaş konulu bir film tarafsız durabilir mi? İlla ki bir tarafa cevap olacaktır.Bir derdi vardır ki çekmiş yönetmen.Kürt filmleri konu açısından diğer filmlerden ayrılır.Yani olan ne ise verilir,çokta düşünmeye gerek yok,yada görsel efekt yada konuyu çekici kılmak için türlü türlü cinlikler.Kürt sineması henüz o kıvamda değil,ihtiyaçta duymuyor bir yerde.Çünkü henüz özgür değil,henüz emekleme aşamasında ve henüz konuşmuş değil kürt sineması.

Bu filmde de çok kasmadan,oluruna bırakarak Mirza ile yola çıkıyorsunuz.Mirza baş karakter ve oğulları yan karakter! Konusunu kısaca hatırlatacak olursam,Mirza tüm Kürdistan’ın tanıdığı başarılı bir müzisyen ve özel hayatı ile de gündem olmuş biri.Sanırım özel hayatından yola çıkılmış olması da magazinin evrenselliğine vurgu.23 yıl önce karısı Hanare,onu en yakın arkadaşı Seyid’e tercih etmiştir.Bu duruma başta Mirza olmak üzere,diğer aile fertlerini ve sevenlerini de derinden sarsmıştır.Taa ki bir gün Iraklı mülteciler gelip Mirza’yı bulana kadar.Hanare bir mektup bırakmıştır ve Mirza’ya ihtiyaç vardır.Mirza iki oğlunu da yanına alarak yola çıkar.Serüven başlar..

marooned_iraqFilmin kendisini yol kısmında görüyoruz.Filmi zaten bu kısım için çektiği anlaşılıyor.Yılmaz Güney’in “yol” filminin etkileri bu kısma sinmiş,hemen belli oluyor.Çünkü karakterler gittikleri mekana göre şekilleniyor.Bahman Ghobadi bu filminde de metaforlara başvurmuş.Cadillac Records filminde Miles Davis’in 1959 yılında polis işkencesine uğramış halinden çıkan o kanlı görüntüsüne gönderme ne ise, Annemin ülkesinin şarkılarındaki gönderme bombardımanı daha fazla,daha üzücü,daha dozajı yüksek,daha göze sokulacası bir hal..

Mirza Kürt topraklarında belki sıradan filmde durduğu gibi de sıradan olmayan bir portre.Gözü pek ve sevdasına düşkün.Aşkın peşine düşecek kadar vefalı.Sevgili Hüseyin Karabey’in Gitmek filminin Ayça’sı gibi bir karakter.Hanare ise dertli bir yaşam sürmüş,lanetlenmiş ve filmde sadece gözlerini gördüğümüz bir kadın.Hanare filmde bariz bir şekilde Kurdistan’ı simgeliyor,kendisi Kurdistan’dır.Mirza ise vatanına varmak isteyen bir insan.Sevdiği aslında ülkesi.Çünkü kadını her şeyi.Mirza yollarda çok zorluklar yaşıyor oğulları ile beraber.Şiddete maruz kalıyor,dramlara tanıklık ediyor,inciniyor,incitiyor,bazen bir şeyleri anlamlandırmakta zorlanıyor yaşlı hali ile,Saddam’ın vahşetini görüp bize çaktırmadan arka taraftan mekan kurgusu ile yansıtıyor.Ağlayanlar,kaçanlar ve beddua edenler tek tek bir trajedi sergisinin açılışı gibi yerlerini alıyor.

Toplu mezarlar,yakılan köyler,tanınmayacak hale gelmiş kişiler ve toprakları ve elbet karasal vahşetin üstüne birde kimyasal ile pekiştirilmiş içsel bir ruh-i tecavüz.Ve elbette bu olup bitenlerden çokta haberdar olmayan çocuklar.Filmde ilginç bir şekilde Mirza nerede duruyorsa orada çocukları görüyoruz ve farklı ama sevmekten kendimizi alıkoyamadığımız karakterlerle tanışıyoruz.Hepside şarkı söylüyor,halay çekiyor,soru soruyor ve sohbet ediyor.Duyarsız değil hiç biri.Ghobadi hiçbir filminde çocukların peşini bırakmadı.Bu konudaki tavrı net ve galiba iyi biliyor ki sinemanın çocukların üzerinden anlatılması mesajı daha net yerine ulaştırıyor.İran sinemasının klasik anlayışını iyi benimsemiş.Kural basit:Basitçe anlat..

GomgashteiVe çocukların dağın başında ders gördükleri bir sahnede ders sonrası ellerinde yapraktan yapılmış uçaklarla hep beraber onu aşağı süzdüklerinde belki de Ghobadi’nin en unutulmayacak bir sahneye imza attığını kimse yadsımayacaktır..

Mirza kendince yol sonuna vardığını düşündüğünde sadece yeni umutlar elde eder.Hanareh ona yüzünü göstermez.Kimse ona Hanare’nin orada olduğunu da söylemez.Çünkü sesi atılan kimyasal bombadan gitmiştir ve yüzünde yaralar vardır.Seyid ölmüştür ve Mirza bunu da bilmemektedir,orada öğrenir.Kısaca yaralıdır Hanare.Bu yarası Kurdistan yarası gibidir.Kürdistan da paramparçadır ses telleri gibi.Yüzü değil kalbi de yaralıdır.Ondan geçen tüm yollar çetrefillidir ve zordur.Savaş vardır üstünde.Mağdurdur,sonu mutlu değildir.Diğer bir ifade ile Hanare özgürlüktür ve Mirza özgürlüğe varmak istiyor.Yönetmen araya giriyor bu noktada ve “aradığınız özgürlüğe henüz Kürdistan da ulaşılamıyor” diyor.

Kürdistan’ın bir kadın üzerinden resm edilmesi da ayrıca anlamlı ve güzeldir.Çünkü kadın daha içten hisseder.Daha bir özümser.Acıyı yüzüne hele de gözlerindeki irisin tam ortasına çok daha fazladan verir.Bu onun zayıflığını göstermiyor.Tam tersine onunla yaşama gücünü gösterdiği için onu daha da güçlü kılıyor.Bir miras gibi.Filmde umudunuzu yitirmeyin diyen bir Hanare’de görüyoruz.Çünkü bir kız bırakmıştır Mirza’ya.O kız işte umuttur.Korunmalıdır ve gelecek için sevilmelidir.Mirza’nın sırtından geçmesi de gelecek için umudun tükenmemesi gerektiğine bir işarettir.Buda Kürt topraklarındaki mücadeleye göndermedir.Pes etmeyin deniyor.Ayrıca filmin adının “annemin ülkesinin şarkıları” konmasının da kasıtlı olduğunu düşünüyorum.Yönetmenin “annem” dediği kişi ülkesidir.Yani Kürdistan’dır.

….

Filmi İngilizce alt yazı izledim(Türkçe çevirisi de sadece o İngilizce olan kısımların çevirisi şeklinde olmuş) ve berbat bir çeviri olduğunu söylemek gerek.Dikkatsiz ve umursamadan,özenmeden yapılan bir çeviri kurbanı olmuş film.Yine de filmin büyüsünü bozmuyor

Kürt sineması adına önemli bir film,izlenip izlettirilmesi dileğiyle..

Hiç yorum yok: