Advertisement 300 X 250

17 Temmuz 2009 Cuma

Close Up Kurdistan | Yakın Plan Kürtler

Elazığ Karakoçan’dan Almanya’ya göç etmiş bir kürt olan Yüksel Yavuz’un ilk izlediğim yapımı/belgeseli oldu Close Up Kurdistan (Yakın plan Kürtler)..Aylardır kovalıyordum bu belgeseli,neyseki arayan belasını da mevlasınıda buluyor.Türkiye’de ilk olarak istanbul bağımsız film festivalinde gösterilen yapım,daha sonra 2009 Diyarbakır Kültür Sanat Festivalinde gösterildi ve başkada gösterilmedi.Zaten pekte gösterilecek cinsten değil.Yani Türkiye’de gösterilmesi için ilk yapılan başvurudan adındaki “kurdistan” kelimesine takılan belgesel her ne kadar şimdi gösteriliyor olsada,salonlarda kendine yer bulması zor gibi.İzin verilmez.Çünkü liberal medyanın değirmendeki su misali çevirip evirdiği toplumun karşıt bir tavır alması an meselesi olur.Tahrik edilip desinformasyona müsait içeriği ile bambaşka taraflara çekileceği çok aşikar..

Şöyle güzelinden 567 yıl daha devam edecek olan Kürt sorunun Terminatörler devrinde T-100 veya T-800 lere kadar indirgeneceği konusunda zerre şüphem yok.Olası çözüm konusunda topun Star Wars’tan sevgili Jedi’ye atılması da sizi şaşırtmasın..

Ne diyorduk…ha Kürt sorunu..tabi ya !

Kimler bahsetmedi ki,söyleyecek bir söz bulmadı ki şu ülkede..Yüksel Yavuz’da parmak kaldırıp hocaların onu görmezlikten gelmesine rağmen izinsiz konuşanlardan…Yalnız yöntemi biraz farklı olmuş.Olduğu yerde durmaktansa yola çıkıp Almanya’dan Maxmur kampına kadar yürüyüp,hafıza tazeleyerek konuşmuş..Tabi her ne kadar öznel bir yolculuk olmuşsa da,sofraya nesnel bir şekilde serilmeye çalışılmış..

Belgesel temel olarak eğitim,asimilasyon,adalet,aitlik,kimlik,soru işaretleri,milliyetçilik simgeleri,faşizm,masumiyet kavramları arasında dans edip duruyor.Kürt sorunu denen zehirli sarmaşığın köklerine dair basitçe cevaplar vermeyi amaçlıyor ve bunu kişilerin yaşadıkları ile görüntüler üzerinden yapıyor..Kim bu kişiler? Köyünden kovulmuşlar,acıya marız kalmışlar,,gerillalar,bir asker,orhan miroğlu,ismail beşikçi,abdulkadir aygan,berivan ve detaya takılan bir kaç şahıs daha..Yönetmenin anne ve babası gibi,köyündeki yaşlı teyze gibi..

Şimdi taraf mı olmuş Yavuz? sanmıyorum…Tamam; kendisinin yaşadıkları bir tarafa,yada hayatı..Fakat kürt topraklarının tozunu yutmuş biri olaraktan ters bir şey gelmedi bana.Abartı yok,sadece olan biten anlatılmış..İyimser taraftan bakarsak;Beşikçi’nin ,devletin ona yaptıklarını anlatırken yüzündeki tebessüm garip..Belki bu ilginç gelebilir,başkada yok yani.Anlatılanlar,süslenmeden olduğu gibi verilmiş.Ve bazı yerler çok sağlam görüntülerle desteklenmiş..Hem Türk tarafı hem de Kürt tarafı için..

Yönetmen çözüm yolununun biribirini anlamaktan geçtiğini,yani diyalogu çözüm olarak bize sunuyor ve yanılmıyorsam Birgün gazetesinde yayınlanan röportajın da Türkiye’nin asıl sorununun “yüzleşme” olduğunu ve bunun da atılacak demokratik adımlarla olacağını belirtiyordu..

Belgesel sizi içten feth etmeye çalışıyor.Duygusal anlatım tarzından kaçmak istemiş ama anlatılanlan malesef sizi o havaya çabuk bürüyor.Mizahi anlarda yok değil,özellikle asker ile yapılan söyleşide söylediklei trajikomik..
Ama Diyarbakırlı göç mağduru aile ile yapılan söyleşi de,hem Kürtçe’nin muazzam saflığına,güzelliğine tanık olurken bir yanda da,kaçak sigarasını tüttürürken anlık duraksamasındaki o kaygıyı,çaresizliği ve kameraya bakamayışını,tüm bunların birleştirdiğimizde ortaya çıkan kimliksizleştirmenin de saçmalığına tanık oluyorsunuz..havaya savrulan duman gibi kayboluşun ardına öyle bakakaliyorsunuz..Haliyle duygusal bir çöküş yaşamaktan kendinizi alamıyorsunuz;ola ki sizin de o adam gibi dramatik bir geçmişiniz varsa..

Baştada belirttim,Yavuz objektif olmaya çalışmış ve aslında bir iki noktaya kürt tarafından da eleştiri getiriyor.Örneğin yatılı yurtlardaki çocukların eğitimine,yada her sabah andımız ile okula göz açan çocukların durumuna veya marş halindeki yürüyüşe tabi tutulan okul çocuklarının “her türk asker doğar” deyişlerine kamerasını çevirirken,biraz sonra karşımıza Maxmur kampındaki çocukları sabah okula “bi xwîn bi can” sloganı derse sokan farklı bir eğitim sistemine de işaret ediyor.Olayın pragmatik ve eleştirel yönüne belki benzerliğine belki de benzersizliğine yorumsuzca dikkat çekiyor..

Velhasıl;Kürt sorununun insani ve diyalog yönüne atıfta bulunan başarılı ve değerli bir kürtvari çalışma olmuş Close Up Kurdistan..

Yüksel Yavuzun ellerine sağlık..

++

Dipnot:
Yüksel Yavuz 1964’de Karakoçan’da doğdu. Hamburg Ekonomi ve Siyaset Üniversitesi’nde ulusal ekonomi ve sosyoloji öğrenimi gördükten sonra, 1992’de Hamburg Plastik Sanatlar Üniversitesi’nde görsel iletişim okumaya başladı. Yönettiği filmler arasında, 100 and one Mark (1994) ve My Father Was a Guestworker adlı belgeseller (1995), ilk uzun metraj kurmaca filmi Nisan Çocukları (1998), kısa filmi The Man With the White Coat (2000) ve Küçük Özgürlük (2003) yer alıyor.

Filmin resmi sitesi : http://www.closeup-kurdistan.de/

Hiç yorum yok: