Advertisement 300 X 250

17 Temmuz 2009 Cuma

Heval Maykil Ceksin!

İlk olarak üzerinde kesk,sor û zer bir tişörtle görmüştüm.Dans eden elini orasına burasına durmadan götüren ve arkasına onlarca kişiyi alıp deli deli dans ettiren bu adamın adını dahi bilmezken sevmiştim açıkçası.Tişörtü birinci dereceden etkili olmuştu bu naçizane sevgimde.Nerden bilecektim ben kendi küçük dünyamda ona hafiften dar bir alan açarken benim gibi milyonların olduğunu.Bunu da çok sonradan öğrenecektim.


Hele o şarkının müziği yok muydu? İlk dinlediğim şarkısı idi “They don’t care about us”.

Tabi o zamanlar İngilizcede bilmediğimden ne anlamını merak etmiş nede sözlerine bakma gereği duymuştum.Amma velakin bu şarkısını ilk dinlediğimde “Errrıııkk” demiştim içten içe..arkasında da “ne qeder xoş bir müziktir lawo” diye de pekiştirmiştim.

İlköğretimde daha bir başka olan ve üstüne oturarak ömür tükettiğimiz,Türk eğitim sistemi kadar kirli,çürümüş üstü çizilmiş,yorgun argın masalara herkesin bir iki sefer elleri ile ritim tutmuşluğu vardır.Çünkü masa sesi hoştur.Benimde o okul masalarında ilk attığım ritim Michael kardeşimizin yukarda sözünü ettiğim şarkısıdır.Bir süre böyle takip edip televizyonda kendisi ile ilgili ne haber varsa can kulağı ile dinler olmuştum.

Daha sonra Billie Jane ile tanıştık kazara.Hahoo dedim yine.Bu nasıl dans böyle? Elini kasıklarına götürüp aşağı yukarı hareket ettiğinde “wiişşş” deyip ardından basmıştım helal olsunu.Ne bileydim dünyanın en ünlü dansı olduğunu,haliyle çok sonradan anladım.Robotumsu ve hele o ünlü ay yürüyüşü (moon walk) yok mu…Kıvrak tenine yerden yansıyan sahne ışıkları ile kalbim gibi bembeyaz tişörtünden gelen terin dayanılmaz hafifliği bizi de sarhoş etmeye yetiyordu…Axx axx deyip duruyorduk.

Michael ile tanışan her kürdün makus talihidir.İlla o dansı bir iki sefer denemiştir.Elini sağına soluna sokuşturmuştur.Yalnız başaran herhalde olmadı.Buna bir bahane de bulmuştum kendi çapımda.Kürdistan coğrafyası dağlıktır,engebelidir,bu dans için düz alan gerekli,ne bilim parlak ışıklar falan.Ma bizde vardı da biz mi yapmadık? Demi ama…

Yaş ilerledikçe açıkça fark ettim ki,Kürtler Michael abêyi benimseyip bağrına basıyor.Hele hapishanede çekilen bir klibi var.Abd’de baya tepki almıştı.Onu seyreden her kürt zaten direk “Heval” sıfatını ekledi Micheal’e..Klipte hani yenilir yutulur cinsten değil.Eller kelepçeli,arka fonda dayak,feryat,figan görüntüleri ve figürsel bilinçte yer alan ortaya karışık bir “özgürlük mahkumu” fotoğrafı.. İzleyenlerde sanki gazi mahallesinde çekilmiş bir klip imajı veriyordu.Yada Kürtlerin yaşadığı herhangi bir bölgede.Tabi bazı arkadaşlar abartıyordu;neymiş efendim Michael de Kürt’müş.Bir arkadaş biraz daha ileriye giderek amcasının onunla görüştüğünü iddia edip,Micheal’ın en kısa zamanda Diyarbakır’da konser vereceğini söylüyordu..

Biz “de get işine” dedikse de aylarca o umutla yaşadık.Gerçektende gelip konser vereceğini,ayak üstü bir ciğer yiyeceğini düşünüp durduk ve kendi aramızda salak salak tartıştık.Büyük insan küçük karakter Mahsun Kırmızıgül her ne kadar “alem buysa kral benim” dediyse de, biz kimin kral olduğunu iyi biliyorduk..

Gelmedi..

Daha sonra pek çok skandal ile adını duydumsa da pek aldırış etmedim.Ama üretimde yoktu pek.Özel hayatını merak etmedim ve yeni şeyler hep bekledimse de olmadı pek.Ölümü en yeni ve son haber oldu..

Her ne kadar Kürt coğrafyasından Mardinliler ona cenaze namazı kıldıysa da pek ses getiremedi..

Ölümünden sonra onu “ Üşüyoruz Maykıl reis” cümleleri ile teselli ettim kendimi..

Dünya seni zor unutur Heval Maykil..

Hiç yorum yok: