Advertisement 300 X 250

10 Ağustos 2009 Pazartesi

İran ile Holywood arasında bir “Ay Perisi”

Golshifteh Farahani İran’da en çok tanınan aktristlerden. Bu aralar başı dertte, Hollywood
yapımı ‘Body of Lies’ filmindeki rolü, ülkesinin yönetimiyle arasını açtı, yurtdışına çıkışı
yasaklandı… Bir El Kaide üyesiyle aşk yaşayan hemşireyi canlandırdığı filmin bir
sahnesinde başı açıktı!Bahman Ghobadi’nin “Yarım Ay” (Niwemang) filminin otobüsün tepesinden inen ay perisi, “Santoori” filminin Haniye’si, Armut Ağacı (Derakht-e Golabi) filminin

Mim’i, “Zamaneh”, “Boutique” , “Mim Mesle Madar” filmlerinin başarılı kadın oyuncusu…
İran’da en çok tanınan aktrist…

Son rol aldığı Hollywood yapımı “Body of Lies” (Yalanların
Gövdesi) ülkesinin yönetimiyle arasını açtı ve Golshifteh Farahani’nin yurtdışına çıkışı
yasaklandı…Farahani 14 yaşında rol aldığı Dariush Mehrjui’nin “Armut Ağacı” filmiyle Fajr Film
Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandığında İran’ın ve dünyanın yeni ve başarılı
bir oyuncu ile karşı karşıya olduğunun ilk sinyallerini verdi. 1983 doğumlu genç oyuncu ünlü
tiyatro yönetmeni ve oyuncu Behzad Farahani’nin kızı. Yani oyunculuğu ve başarısı hiç de
tesadüf değil. Üstelik kız kardeşi Shaghayegh Farahani de İran’ın tanınan oyuncularından
biri. Golshifteh beş yaşından on iki yaşına kadar piyano ve müzik eğitimi aldı, sonra da
Vienna Konservatuarı’na girdi. Oyunculuğa hiç ara vermedi. Aralarında yine Mehrjui’nin
yönetmenliğini yaptığı “Santoori”nin de bulunduğu 18 uzun metraj filmde oynadı. “Boutique”
filmindeki rolüyle 26. Nantes Three Continents Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülü de
dahil toplam dokuz ödül kazandı. Farahani, Tahran’da çevre aktivisti olarak çalışmalar
yapıyor, ayrıca “Verem’le Mücadele” vakfının elçisi.

Farahani’yi yurtdışı yasağına götüren süreç, Aisha adlı karakteri canlandırdığı “Body of
Lies” (Yalanların Gövdesi) filminde rol almasıyla başladı. Ünlü İngiliz yönetmen Ridley
Scott’un yönettiği film, David İgnatius’un aynı adlı romanından uyarlandı. Kitap, bir CIA
ajanının üst rütbeli El Kaide’li terörist avına çıkması üzerine kurulu. Farahani’nin
başrolleri Leonardo DiCaprio, Russell Crowe ve William Monahan ile paylaştığı filmin çekimi
Washington, Avrupa, Fas ve Ortadoğu’nun çeşitli yerlerinde yapıldı. Romanın senaryoya
uyarlanmasında Golshifteh için özellikle birkaç değişiklik yapıldı. Oyuncunun İran’daki
kariyeri zedelenmesin diye öngörülen bu değişikliklerin en önemlisi Aisha (Ayşe) diye bir
hemşirenin senaryoya dâhil edilmesi. Aynı karakterin romandaki ismi ise Alice.
Filmin bel kemiğini ise Farahani’nin canlandırdığı Aisha karakterine, bir El Kaide üyesinin
âşık olması. Oyuncunun başını ağrıtan da işte bu aşk. Film fragmanı internete düşünce, detay
meraklıları bu aşkın izini sürerken, Farahani’nin saç teline kadar uzanmış olmalılar ki,
oyuncunun fragmanda görüldüğü iki sahneden birinde başının örtülü, diğerinde örtüsüz olması
İran’ın gündemine yerleşiverdi. Aynı bilgi kaynağına, yani internetten edinilen bilgiye
göre, oyuncu sözleşmesine başörtüsü ve peruk şartı koymuştu… Eğer İran hükümeti havaalanında çıkışını engellemeseydi, büyük ihtimal film şirketiyle bu konuyu konuşmaya gidiyordu… Üstelik filmdeki tek İranlı da o değildi. İmdb.com adresine göre “Body of Lies”ın iki İranlı oyuncusu daha vardı, Bijan Doneshmand ve Janan Ferdowsi. Ancak onlar İran kökenli Amerikan vatandaşıydılar, bu yüzden başlarının açık ya da kapalı olması önemli değildi, oynadıkları rollerin bir siyasi gerilim yaratması imkânsız gibiydi… Eğer bir yaptırım, bir ceza
gerekiyorsa, bu İran’da yaşayan ve Hollywood filmlerinde oynayan tek kişi olan Farahani’yi
hedefine almalıydı.
Peki oyuncu bu cezayı hak ediyor muydu? Filmin hikâyesi ve Farahani’nin rolünün de etkisi
büyük elbette, ama asıl mesele İran’ın her geçen gün küreselleşen/Hollywood’laşan sinemaya
karşı bir tedbir olarak yasakları kullanması… Bu filmden sonra Hollywood sinemasından
gelen teklifler azalmasa da, ret edişlerin artacağını, İran’ın, hiç olmazsa sinemasının
Batı’ya doğru evrilişinin zayıflayacağını tahmin etmek zor değil.
Evet, Farahani, yurtdışı yasağını havaalanında öğrendi. Aynı durumu İranlı yazar-gazeteci
Parvin Ardalan 2007’de Olof Palme ödülünü almak için İsveç’e giderken uçaktan indirilip,
pasaportuna el konulduğunda yaşamıştı. Ardalan suçu ise kadın haklarının ihlallerine ilişkin
aldığı tutumdu.
Haber ajansları Farahani’nin ülkesinin dışına çıkışının yasaklanmasını duyururken İran
Kültür Bakanlığı ünlü oyuncuların yabancı filmlerde oynamak için bakanlıktan özel izin
almaları gerektiğini açıkladı. Bu bir son an kararıydı, yazılı bir yasası yoktu… Tıpkı,
sansürün ve film yasaklamalarının bir yasası olmadığı gibi…
İran’da bu olup bitenler akla Batı’nın aklı selim bir yerde durduğunu getirmemeli.
Hollywood’un Ortadoğu konusundaki ikiyüzlülüğü bugüne ilişkin bir sorun değil. Hollywood
sinemasının aralarında Jafar Panahi’nin de bulunduğu İranlı sanatçıları havaalanında
saatlerce bekletmesi zihinlerdeki yerini hâlâ koruyor…
Bu son olaya iki ülke arasında çatışmanın, çekişmenin devamı gözüyle de bakılabilir. Nedeni
ne olursa olsun, ortada tek bir sonuç var: Golshifteh Farahani’nin tarihteki yeri bundan
böyle “sansürün” bir sembolü olmasıdır!

Farahani’nin yurtdışı yasağına yorumlar
astrofungallfection: Büyük bir yetenek için Hollywood, zaman boşa harcamaktan başka bir şey
değil
Memo Yılmaz: Şeriatın gerçek yüzü ve bu çağda sanata bakışı.
Heresiarch: Umarım dışarı çıkar ve hiç dönmez!
Elham: Ortadoğu’dan böyle oyuncuların Hollywood’da oynaması kültürel engellerin aşılmasına
yardımcı olacak ve siyasi gerginliği yumuşatacaktır.
Manzarpours: Bu bir insan hakları konusudur, sansüre uğramamalı…
Mona: Bu çok kötü. Onun için büyük bir şans ve kimse bu hakkı elinden alamaz.
Noushabeh Amiri (gazeteci, sinema eleştirmeni): Genç sanatçımızın başına gelen toplumun
genel durumunun yakın çekimidir. Dünyanın herhangi bir yerinde olsaydınız, her ne kadar dar
görüşlü olsanız bile, kendi gençlerinize en iyi mevkilere varmaları için yardım ederdiniz.

Hollywood’daki İranlılar
Hollywood’da en tanınmış İranlı oyuncular Shahreh Aghdashaloo (sağda) ve Hamuyoh Ershadi.
Farahani’den önce Aghdashaloo İranlı Amerikan vatandaşı olarak bu tabuyu kırdı. Aghdashloo
ünlü yönetmen Abbas Kiarostami’nin Gozaresh filminde oynayarak oyunculuk hayatına başladı.
İran’da birçok filmde oynadı, 1979’da, İran devriminde önce İngiltere’ye, sonra Amerika’ya
yerleşti. Hollywood’da çok sayıda sinema filmi ve dizide rol aldı. Bilinen filmlerinden Ben
Kingsley’le birlikte rol aldıkları “Sisler Evi”nde ailesiyle sürgünde yaşayan İranlı bir
kadını canlandırıyordu. Hollywood’daki bir diğer İranlı Humayouh Ershadi. Ershadi,
oyunculuğunu Abbas Kiarostami’nin “Kirazın Tadı” filmiyle ispatladı. Daha sonra Marc Forster
yönetimindeki “The Kite Runner” filminde rol aldı. Filmde Rus istilasından sonra Amerika’ya
yerleşen Afganlı bir ailenin çocuğu Amir’i canlandırıyordu. Humayoun ayrıca önümüzdeki yıl
vizyona girecek olan Alejandro Amenabar’ın yönettiği “Agora” filminde rol aldı.

müjde arslan

Hiç yorum yok: