Advertisement 300 X 250

27 Ağustos 2009 Perşembe

Kadın Özgürleşirse Erkek Özgürleşir

bu sözü kürt siyasetini takip edenler biliyordur öyle ya da böyle. bir şekilde kulağınıza çalınmıştır. acaba gerçekten böyle midir? erkek özgür değil mi zaten diye düşünenler de olabilir bu noktada..ben de biraz bu düşüncelerimi açıklamak niyetindeyim doğrusu. nedir ne değildir? aslı astarı var mıdır? altyapısı var mıdır? yoksa sadece sloganik bir düzeyi mi vardır bu önermenin.
tersten bir okumayla başlayalım. tersten okunduğunda erkeğin özgürleşmesinin yolunun ancak ve ancak kadının özgürlüğünden geçtiğini öne süren önermedir. doğru mudur? bana göre doğru bir önermedir.
eğer kadının tutsaklığından aşırıp kendi köleliğini özgürlük olarak algılıyorsa erkek, bir bilinc yanılsamasından öte gidemeyecektir. ilerici bir bilinç düzeyine sahip olduğunu belirten birey şunu bilmelidir ki; toplumun -özellikle kapitalist toplumun- koyduğu kurallar özgürlük değildir. tamamen kapitalizmin nimetlerinden yararlanmadır. bu yararlanmada erkek devlet aygıtına kendi özgürlüğünden tavizler vererek, hatta devletin kölesi durumuna gelerek sadece kadın üzerinde egemenlik kurmaktadır. sosyalist bir tavırla ele alındığında eğer birey, üretim ilişkilerinin optimal dağıldığı ve artı değer unsurunun yaşanmadığı bir toplum hayal ediyorsa, o zaman bu önermeyi sonuna kadar savunmalıdır. çünkü sosyalist -hatta daha ileri giderek komunist- bir toplumda artı değer söz konusu olmayacak ve egemen olan erkeğin tahakküm aracı olan artı değer kadını köleleştirmeyecektir(teorik olarak). ayrıca burjuva düşünce yapısının hakim olduğu bir düzende erkeğin salt kadına karşı baskısının özgürlük olabileceğini belirtmek de neyin nesidir ki? madem burjuva bir yaşam tarzı erkeği özgürlestiriyorsa erkeğin sosyalizm mücadelesi neyin nesidir ki?
tabii bunu salt kapitalist perspektiften değerlendirmek bakış açımızı daraltabilir. çünkü mevcut durum salt sınıfsal perspektiften, özellikle de kapitalizmin etkileri ile üstesinden gelinemeyecek durumdur. çünkü kadının toplumun alt katmanlarına itilmesi kapitalist toplumla birlikte başlayan bir süreç değildir. aksine sınıflı topluma geçişle -özellikle köleci toplumla birlikte- başlar, feodalizmde kendini en ağır biçimde hissettirir. kadının öyle veya böyle hiç bir şekilde konuşması, söz, yetki, karar mekanizmalarının hiç bir aşamasında yer alamayışı kapitalist toplum öncesinde de vardır ne yazık ki. hatta kadın perspektifinden bakıldığında kapitalizm kendisinden önceki döneme göre kadının konumunu görece ileri taşımıştır diyebiliriz. dolayısı ile bu sorunu salt kapitalist topluma indirgemek resmin tamamını görmekten uzaktır..binlerce yıllık bir sorundur..devlet olgusunun varlığından itibaren var olduğunu söylemek abartı durmayacaktır. çünkü nihayetinde dış alemde erkek ve kadın devlet zorunu görürken iktidar güdüsüyle yaşamak öğretilen bir erkek bu iktidarının zedelenmesi dolayısı ile devletten gördüğü şiddeti evde kadına yansıtmaktadır.
işte bu noktada bir zor ve baskı aracı olan, erkin ve iktidarın temsili olan devlet aygıtı tarafından esir alınan erkeğin, kadının özgürleşmesinde vereceği mücadele kendisinin de özgürlüğünün yolunu açabilecek bir adım olarak görülebilir.

Hiç yorum yok: