Advertisement 300 X 250

27 Ağustos 2009 Perşembe

Seyda Cegerxwîn

Kürtlerin puslu ve karartılmaya çalışılmış tarihinde bir ışık, bir gerçek aydınlatıcısıdır.Şiirleriyle, şiarlarıyla, eylemleri ile günümüze ışık tutmuş, sonsuza kadar bağlı olduğu halkına moral ve cesaret aşılamış bir güzel insandır seyda cegerxwîn… 1903 yılında Batmanın Gercüş ilçesi Hesar köyünde doğmuştur. Gerçek adı Şêxmus Hesen olmasına karşın mahlası olan Cegerxwîn olarak anılan büyük şairdir. Kürtler arasında çoğu zaman seyda cegerxwin olarak adlandırılır. Benim Hayatım adlı otobiyografisinde yaşamını daha detaylı okuyabilirsiniz. Kendi hayatını anlatırken o dönemlerde yaşanan Ermeni Soykırımı, Şex Seyid İsyanı, 1. Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı, Büyük Ağrı İsyanı, Küçük Ağrı isyanı ile ilgili belge niteliğinde bilgiler vermektedir.
Kendisine neden seyda dendiği ile ilgili ise şu söylenebilir. Seyda sözü medreseye dayalı dini eğitim sisteminde bir makamdır. Şeyh’likten evvelki makamdır. Bu makamdan öncekiler ise feqi(öğrenci) ve melle(imam)’dir. Seyda Cegerxwîn bu medrese eğitiminde yer alan bütün kitapları okumuş, cemaate namaz kıldırmış bulunduğu toplum içerisinde dini saygınlığı olan birisi olmasına karşın daha sonra komünist düşüncelere meyletmiş ve islam ile arasını açarak ateizmi tercih etmiştir.
Yaşamının büyük bir bölümünü kürtlerin özgür bir vatana sahip olması için harcamış, neredeyse tüm şiirlerini bu minvalde yazmış, Xoybun ve Civankurd derneklerinde yöneticilik yapmış, Hawar dergisinde yazıları ve şiirleri yayınlanmıştır.
Hayat hikayem adlı kitapta şunu söylemiştir:
“şimdiye kadar sadece büyük ve ünlü insanların hayatları yazıldı. oysa benim düşünceme göre, bu büyük iş, tarihlerini yazma işi, aydına, düşünüre, yurtsevere ve insansevere düşmektedir. böylece biz hem halka, hem de insanlığa kutsal ve yerinde bir hizmette bulunmuş olacağız”
2003 yılı seyda cegerxwîn’in doğumunun 100. yılı olduğu için kürtler arasında “cegerxwin yılı” olarak çeşitli etkinliklerle anılmıştır.
O kadar şairliğinden dem vurduk bir şiirini yazmak icap eder sanırım.
Gulfiroş
ez ji xew rabûm, gulfiroşek dî,pir gelek şa bûm, gul bi dil didî.gul bi dil didî.
hebû me yek dil, tev jan û kul bû,ne bûme bawer, gul bi dil bidî.gul bi dil bidî.
bazar me kir go, ser bi ser nadim,gulperest bî, can û dil didî.can û dil didî.
min go kî didî, can û dil bi gul,go; ev bazar e, dil bi kul didî.dil bi kul didî.
min can û dil dan, dil kiriye qêrîn,go ho cegerxwîn, dil bi gul didî.dil bi gul didî.
Not: Seyda’nın ateist olup olmadığına dair tartışmalara ışık tutması açısından otobiyografisinin girişindeki şu alıntıyı yazmak gerekiyor sanırım.
Din: doğrusunu söylemek gerekirse, dimi temsil eden cahil şeyh ve meleler milletimizin düşmanıydılar. ulusal harekete karşı mızrak işlevi görüyorlardı ve bu mızrağı kırmak zor kullanmayı gerektiriyordu. özcesi din, biz Kürtlere çok zarar verdi.
“Din: doğrusunu söylemek gerekirse, dimi temsil eden cahil şeyh ve meleler milletimizin düşmanıydılar. ulusal harekete karşı mızrak işlevi görüyorlardı ve bu mızrağı kırmak zor kullanmayı gerektiriyordu. özcesi din, biz Kürtlere çok zarar verdi.
dini düşman olarak hedefe koymak gibi bir gayem yok. Ancak dinin nasıl ortaya çıktığını bilmek zorundayız. nasıl doğdu? ne işlev görüyor? din, neden kürdün karnını deşmek için bir hançer olarak kullanılıyor? neden milleti geri bıraktırıyor, sömürü aracı oluyor, insanın düşüncesini kirletiyor, insanlar arasındaki düşmanlığı körüklüyor?
kötülüğe, soyguna, hırsızlığa haydutluğa karşı ruhsal arınma sağlasın diye gelen bu din şimdi haydutluk, hırsızlık, ikilik aracı olmuş, ulusumuza düşman olarak kullanılıyor.”
burada kendisi ateistim demiyorsa bile dinin bir suni yaratım olduğu çıkarımını yaptırabilecek sözler sarfediyor. buradan da dine inanmadığı fikrine ulaşıyorum şahsım adına. ama değerlendirmeler farklılaşabilir.

Hiç yorum yok: